Hastlanmadan Yaşamk Mümkün mü ?

HASTALANMADAN YAŞAMAK MÜMKÜN MÜ?
HASTALIKLARIN TEMEL SEBEPLERİ
İnsan vücudu hastalanmamak üzere tasarlanmıştır. Ama fıtrata uygun yeme içme alışkanlığını kaybettiği için insan adeta kendi kendini hasta etmektedir.
Cenab-ı Hak hiçbir kuluna zulmü murat etmemiştir. “Alemlere zulmetmeyi zatına yazmadığını Kur-an’ da (Ali İmran-108 ve Mümin-31) sık sık vurgulamıştır. Bilindiği gibi Peygamberimiz  (sav) Medine’ ye geldiğinde Mısır veliki Mukavvıs Peygamberimiz ve ashabından hasta  olanları tedavi etmek amacıyla özel doktorunu Medine’ ye gönderir. Bir buçuk yıl Medine’de kalıp tedavi edecek hasta bulamayan doktor, Peygamberimizin huzuruna çıkarak durumu anlatır. Bunun üzerine Peygamberimiz (sav) “Ben ve ashabım hasta olmayız. Çünkü biz asla acıkmadan yemeyiz. Yediğimizde de sofradan doymadan kalkarız ve senede bir “HACAMAT” yaptırırız.
Bizler dinimizin ibadet, dua gibi kısımlarını uygulamaya özen gösteriyoruz. Ancak sağlıkla ilgili kısımlarını pek uygulamıyoruz.
Beslenmenin amacı “haz “ değil gıdalanmaktır. Günümüzde maalesef “haz” amaçlı beslendiğimiz için hastayız. Topu topu birkaç saniyelik yiyeceklerin ağzımıza bıraktığı haz ve lezzet (ki bu lezzetler aslında lezzet değil beynimizin kandırılmasıyla (MSG gibi maddelerle) oluşan halisinasyonlardır, bu konuya aşağıda değineceğiz) için bu kadar hastalık ve sıkıntı çekmeye değer mi acaba? Tat, tiryakilik ve hazları önemsediğimiz kadar bunların sağlığımıza yararlı olup olmadıklarını da düşünebilsek bu sıkıntıları yaşamayacağız. Peygamberimiz (sav) in yukarıda ki sözünü ele aldığımızda.

 HASTALANMANIN TEMELİNDE ÇOK YEMEK VE KARIŞIK YEMEK YER ALMAKTADIR.
Beslenme amaçlı gıda tüketiminde suni tatlar, içecekler, çekici ambalajlı şekerler, cipsler vs. ihtiyaç listemizin dışında kalacaktır. Dolayısıyla markette harcadığımız para azalacaktır. Bu da aynı zamanda tasarruf demektir. Ama bizi bırakırlar mı ki fıtratımıza göre beslenelim, reklamlar, arkadaş ve komşu ortamları hepsi bizi bu beslenme tarzının dışına iterler.
Ağzımız midemizin kapıcısıdır. Bizler faydadan ziyade lezzeti ön planda tutarak bu kapıcıya bir anlamda sürekli rüşvet vermekteyiz. Bundan dolayı tat alma duyumuz aslı vazifesini unutmuş, sağlığımızı bozan gıdaları midemize göndermeye başlamıştır.
Lezzet ve tat eksenli beslendiğimizden dolayı hastayız genelde. Lezzet ve tat eksenli yaşamak insanı hem müsrif yapar hem de hasta. Çok yemek (israf) ise kötü beslenmeye yol açar, kısa zamanda mideyi karıştırır, bedeni fesada uğratır. İnsan ne yediğinden bir şey anlar ne de yedikleri onu gerçek manada doyurur. Vücudumuz yeterli hazmı yapamadığından alınan besinler yeterince işlenemez ve yararlanılmadan vücuttan atılır. Böylece insanda sanal bir açlık oluşur, beden şiştikçe şişer, yağlanır. Ama açlık bir türlü geçmek bilmez. Karışık tatları aynı anda tüketmekten kaynaklanan yapay ve yalancı bir iştahla insan yedikçe yer, daha bir öğünün hazmı gerçekleşmeden ötekini alır ve böylece midedeki hazımsızlık kronikleşirken hastalıklar da yerleşmeye başlar.
Bugün maalesef yediklerimiz, içtiklerimiz bizim için tuzak olmaya başlamıştır. Artık ne yediğimiz etin et olduğundan eminiz ne de domatesin domates olduğundan. Tahıldan sebze ve meyveye, bala ve et ve süt ürünlerine kadar hemen hemen her gıdanın ya sahtesi var ya da tabiatıyla oynanmışı var piyasada.
İnsanın fıtri ömrü ortalama 120 yıldır. İnsanoğlu kendi yapısına uygun gıdaları aldığında, doğru beslendiğinde bu vücut onu ortalama ömrün sonuna kadar taşıyacaktır. İnsanların büyük bir çoğunluğu yanlış beslenmeden dolayı fıtri ömürlerini tamamlamadan bu dünyadan göçüp gitmektedir. Tabi ki işin takdir boyutu da vardır. Ancak bizler önce sağlıklı yaşamak için elimizden geleni yapalım gerisini Allah’ a bırakalım. Doğrusu da bu değimlidir bir Müslüman olarak…İrsi hastalıklar hariç –ki bu sadece yüzde 2-3 tür- bütün hastalıkların sebebi “YANLIŞ BESLENME” dir. Sağlıklı yaşama kurallarına uymayan hasta olur ve iradesini yanlış yönde kullanarak nefsine zulmeder.
Demek ki hastalık bir “kader” değil mukadderattır. Hastalandığımızda “ne yapalım Allah’tan geliyor” ve ya “Bize bu hastalıkları Allah veriyor demeyeceğiz artık. Göz göre göre yanlış beslenme uzun süreli bir intihar girişiminden başka bir şey değildir, bir şeyin zararlı olduğunu bile bile yapmak ve ondan sonra zarar görmek tamamen kendi suçumuzdur yani Önce biz üzerimize düşeni yapacağız, gerisini Allah’a bırakacağız.
Sonuç olarak bir insan sağlıklı yaşamak istiyorsa sünnete uygun bir yeme içme usulü geliştirmelidir. Nitekim Peygamber Efendimiz (sav) “İnsanoğlu midesinden daha şerli bir kap doldurmamıştır” diyerek bu konuya dikkati çekmektedir. Unutmayalım “Can boğazdan gelir, ama boğazdan da çıkar.”
Bütün bunlardan sonra hastalanmamızın çok önemli diğer bir faktörü de hayatımızdan suyu çıkarmamızdan kaynaklanmaktadır, su yerine içtiklerimiz asla su yerine geçmez ve biz enerjimizi su ve tuzdan alacağımız yerde katı yiyeceklerden almaya çalışırız ve vücudumuzu toksit maddelerle doldurur dururuz, sonuç ortada kronik hastalarla dolu bir dünya, etrafınıza bakın ve bu yaşam tarzının doğru olduğunu söyleyin tabi sağlam birini bulabilirseniz…

©〽Nebevi Tıp/Nebevi ilim Kanalı Paylaşımları.(S.Akça)📣📣📣

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder